KADEM

MÛSİKÎ VE EDEBİYAT DERGİSİ

Duyurular

Memleketi İstanbul Olanın Gurbeti Zor Olur

Hepimiz ebeveynlerimizin yaşadığı yerde doğup büyüyoruz.

Hayat yaşanılacak yer seçimi konusunda bize uzunca bir süre şans vermiyor. Biz yaşadığımız yeri seçene kadar veya hayat şartları bizi başka bir yerde yaşamaya mecbur edene kadar, çoktan doğup büyüdüğümüz toprakların özelliklerini benimsiyoruz. Oraya adıyla sanıyla ‘memleketim’ diyoruz. Oranın havası bir başka hava, suyu bir başka su. İşte o memleketten ayrılınca her yer özlemin, hasretin buram buram tüttüğü gurbet oluyor. Memleket, bazen birkaç hânenin yaşadığı ücra bir köydür. Her şey olabildiğince sadedir. Elde olan her şeyin değeri sonuna kadar bilinir. Nereye giderseniz gidin dünyanın en güzel yeri artık o üç beş hâneli köydür. Memleket, bazen bir ilçedir ki sadece orada özlenen tadı bulan bir meyvesi, sebzesi vardır; sadece orada yaşayan kadınların bildiği veya o kadar lezzetli yapabildiği yemekleri vardır; sadece orada yaşayan insanların dilinden çıkabilecek veya kendine has anlamı olan kelimeleri vardır. Uzakta olursanız bunlar burnunuzda teker teker tüter. Memleket bazen bir şehirdir ki bir çarşısı pazarı vardır, ana caddeleri, ara sokakları vardır. Her yerinde bir yaşanmışlık vardır. Bedeniniz gurbete gitse de aklınız, rûhunuz gündüz görülen ayaküstü düşlerin en derin yerlerinde hep oraya gider. Bazen de memleket adıyla, sanıyla İstanbul’dur. İnsanlığın doğuşuyla yarışan bir tarihi, yaratanın cömertçe verdiği tabiî güzelliği, rengârenk bir cümbüşü andıran insan yapısı vardır. Memleketi İstanbul olmak, eğer ömrünüz boyu orada yaşayacaksanız, büyük bir talih ama yolunuz gurbete düşecekse en büyük talihsizliktir. İstanbul’u memleket belleyip yolu mecburen gurbete düşenlerin en meşhurlarından birisi de Türk Edebiyatı’nın lisanı en kıvrak kullanan yazarlarından Refik Halid Karay’dır. Yazarın anı, hikâye, roman ve mizah dallarında birçok eseri bulunmakta ve eserlerinin bir kısmında zorunlu olarak gurbette geçirdiği yıllarda yaşadıkları ile ilgili izlenimleri anlatılmaktadır. Yazarın bu alandaki eserlerinin en bilineni de “Gurbet Hikâyeleri”dir. Kitabın yeni baskısında, yine gurbet temasının da işlendiği bir başka eseri olan “Yeraltında Dünya Var” adlı uzun hikâyesi de basılmıştır. Hikâyeler genel olarak Osmanlı’nın son döneminde Arap vilâyetlerinde memuriyet görevinde olan kişilerin bakışı ile yazılmış ve bölge insanını anlatmaktadır. Arada memleketi olan İstanbul’a olan özlemini çok güzel ifadelerle dile getirmektedir. Siz de kullandığımız lisanın ne kadar güzelleşebileceğini, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemindeki Arap vilâyetlerinden insan manzaralarını ve bir insanın gurbet hislerinin ne kadar içten ifade edilebileceğini görmek istiyorsanız, bu güzel eseri okumanızı tavsiye ederim.

Son Yazılar