“Sanattaki tesir içine aşk karışmış olmasındandır. Taklit başkadır, aşk başkadır. Kaynağı aşk olan sanat, evvelâ sanatkâra tesir eder, oradan da karşısındakilere sirayet eder. Fakat şunu da söylemek lâzım ki bir kimsede bu aşka ne derece istîdat olursa olsun, yine de sanatı kazanmak için çalışması şarttır. Bir sanatkâr, sazına hâkim olabilmek için en az yirmi sene çalışmaya mecburdur.” Bir tasavvuf büyüğünün Tanbûrî Cemil Bey ile alâkalı sohbeti esnasında söyledikleridir yukarıdaki satırlar. Elinizdeki yapım, işte tam da bu duygu dünyasıyla yıllardır mûsikîye hizmet eden Neyzen M. Sadreddin ÖZÇİMİ ve Tanbûrî Dr. Murat Sâlim TOKAÇ’ın yirmi yılı çoktan geçmiş çalışma ve birikimlerinin aktarıldığı bir başka çalışmadır. Ney ve Tanbur… Bu iki sazı önce Levnî’nin minyatürlerinde bir arada, yan yana görürsünüz. Hem de üçer, dörder sıralanmışlardır birbirlerinin ardı sıra. Yani dostlukları ve müzikal birliktelikleri o denli eskidir bu iki sazın. O minyatürlerde nâdir de olsa başka enstrümanlar da bulunur fakat hiçbir zaman bu ikilinin ayrıldığı görülmez. Sonra Tab’î Mustafa Efendi’nin meşhur Bayâtî Yürük Semâîsi, “Gül yüzlülerin şevkine gel” dikkati çeker. Güftenin devamında ney ve tanbur şöyle yer almaktadır; “Mecliste çalındı yine tanbur ile neyler Bu âşık-ı bîçârelerin gönlünü eyler…”